30 Ekim 2013 Çarşamba

BİRAZ ZİHİN KARMAŞIKLIĞI İYİDİR...PARADOKS


Paradoksların yapılmış birkaç tanımı:

- 'Çok mantıksız görünen, aslında çok mantıklı bir değiş'
- 'İki doğrunun veya yanlışın çelişkisi'
- 'Soyut muhakemenin sona erdiği tezat'
- 'Kağıt-kalem veya mantık ilüzyonu' (Galiba en güzel tanım bu!)

Paradokslar ilginçtir, eğlencelidir, öğreticidir, şaşırtıcıdır, zihni açar...
Tarihte bilinen ilk paradoks örneklerini Epimenides vermiştir.
Giritli olan Epimenides:
-'Bütün Giritliler yalancıdır!' diyerek bizi çelişkiye götürür.
Şöyle ki :
Eğer gerçekten giritliler yalancı ise kendisi de giritli olduğuna göre o da yalancıdır. Yani söyledikleri yalandır(mesela yukarıdaki cümlesi). Bu cümle yalan olduğuna göre doğrusu şu olmalı:
-'Bütün Giritliler doğrucudur, doğru söyler.'
O halde söylediği doğrudur. Yani 'bütün Giritliler yalancıdır...'

DOĞRU BİLGİNİN KAYNAĞI/İMKANI PROBLEMİ


Doğru Bilginin İmkanını Savunanlar:

 Sofistlerin ve septiklerin karşısında yer alan filozoflar genel geçer bir bilgiye ulaşmanın olanaklı olduğunu savunurlar. Ancak sıra genel geçer bilginin kaynağı ve ölçütünün ne olduğu sorusuna geldiğinde yine hareketli bir tartışma başlar.

1.       Rasyonalizm (Akılcılık): Bunlara göre genel geçer bilginin kaynağı ve ölçütü akıldır.

a-       İnsan bilinci düşünmemin temel ilkelerine doğuştan sahiptir. (Bilgilerin doğuştan geldiğini kabul ederler.)

b-       Duyu organlarımızın verdiği bilgiye güvenilmez. Çünkü bu bilgiler kişiye, koşullara ve duruma göre farklılık gösterir. Duyu bilgisinin karşısına “akıl bilgisini” koyarlar.

c-       Yöntem olarak tümdengelimi kullanırlar. Genel-geçer akıl bilgilerinden hareketle tekil konuların bilgileri türetilir.

d-       İdeal bilim olarak matematik ve mantığı görürler.

 Başlıca temsilcileri Sokrates, Platon, Aristotales, Descartes, Hegel.

2.       Empirizm (Deneycilik): Bunlara göre doğru bilginin kaynağı ve ölçütü deneydir. (Tecrübe ve yaşantı buna dahildir.)

a-       Akla dayalı bilgilere değil duyulara dayalı bilgilere güvenirler.

b-       Yöntem olarak tümevarımı öngörürler.

c-       İdeal bilim deney olanağının en çok olduğu fiziktir.

d-       Doğuştan bilgilerin olmadığını, bilginin sonradan kazanıldığını savunurlar.

Temsilcileri: J. Locke, D. Hume, Berkeley, Condillac.

J. Locke’ye göre insan zihni doğuştan boş bir levhadır. Duyu ve deney verileri bu levhayı doldurur. D. Hume’ye göre ise bilginin temelinde izlenimler vardır. İzlenimler ise duyu organlarıyla elde edilir.

Not: D. Hume’ un önemli özelliklerinden birisi nedensellik ilkesine getirdiği eleştiridir. Dış dünyada her hangi bir neden-sonuç bağı yoktur. Bu bağı insan kendi zihninde deneyimleriyle oluşturmaktadır.

 3- Kritisizm (Eleştiricilik):  Rasyonalizm ve Empirizmi eleştirip yeni bir sistem geliştiren 18. yy. alman filozofu Kant olmuştur. “Her türlü bilgi deneyle başlar, ancak deneyden çıkmaz.” Bunun içinde bilginin öğelerinin ortaya konması, özneden gelen öğelerle nesneden gelen öğelerin belirlenmesi gerekir. Kant’a göre bilginin bütün malzemesi duyulardan algılardan deneyden gelir. Ancak bu malzemenin bilgi haline gelebilmesi için belli bir işlemden geçmesi gerekir. Bilen özne (insan, akıl ile) bu malzemeyi alır, işler ve bilgi halinde ortaya koyar.

4- Pozitivizm (Olguculuk): Pozitivizmin en ünlü temsilcisi Aguste Comte’tur. Buna göre bilginin konusu olgudan ibarettir. Olgular ise gözlem, deney ve ölçüm alanına giren her şeydir. Comte’a göre duyuların sağladığı gerçekleri bilmek bunların doğru bilgisini edinmek mümkündür. Bu bilgi olayların özünü ve gerçek nedenlerini değil, olayların yasalarını bu yasaların bilgisini verir.

4- Entüsiyonizm (Sezgicilik):  Sezgiyi bilginin özelliklede felsefe bilgisinin temeli olarak gören görüşlere sezgicilik adı verilir. Sezgici görüşün temsilcileri, sezginin nesnesini doğrudan doğruya araçsız kavrayan bir bilme yetisi olduğunu düşünürler.

                Entüisyonizm’in temsilcilerinden H. Bergson’a göre hayat süreden ibarettir. Aralıksız bir oluştur, parçalanmayacak bir bütündür. Zeka bu hayatın bilgisini veremez. Süre olan hayatın bilgisini sezgiyle kavrayabiliriz demektedir.

                Gazali ise bu sezgi gücünü “kalp gözü” olarak ifade eder.

5- Pragmatizm ( Faydacılık ): Pragmatizm, hem bilginin alanı sınırları hem de ölçütü hakkında faydacı bir görüş içerir. Pragmatizmin önemli temsilcisi W. James bir önermenin doğru olduğunun biricik göstergesinin onun işe yaraması olduğunu söylemektedir. Ona göre teoriler, karşılaştığımız problemleri çözmek için kullandığımız araçlardır. Teorilerimizin doğru olup olmadığını pratikte işe yarayıp yaramaması belirler. Yani bilginin ölçütü faydasıdır. Diğer önemli temsilcisi J. Dewey doğruyu karşılaştığımız problemleri çözmemizde bir araç olarak tanımlar.

6- Fenomonoloji (Görüngü bilim):   Fenomonolojinin kurucusu olan E. Husserl’e göre duyusal, deneysel olarak verilmiş olan her tek nesnenin bir özü bulunduğunu, bu özün ise yalnızca bilinçle, bir çeşit görüyle kavranabileceğini ileri sürer. Fenomonolojinin temel ilkesi bu özlere gitmek, bu özlerin bilgisini elde edebilmektir.

BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ)


FELSEFENİ TEMEL DİSİPLİNLERİ


BİLGİ FELSEFESİ (Epistemoloji)

                Bilgi felsefesi bilgiyi genel olarak ele alan bilgi ile ilgili problemleri araştıran felsefe disiplinidir.

Bilgi Kuramının Temel Kavramları:

Bilgi: Öznenin amaçlı yönelimi sonucunda, özne ile (suje, insan) nesne ( obje, bilginin konusu olan şey ) arasında kurulan ilişkinin ürünüdür.

Doğruluk: Bir önerme, inanç, düşünce yada kanaatin bazı temellere yada ölçülere bağlı olarak sahip olduğu doğru olma özelliği.

Doğruluk eğer nesnel durum yada yargı ile örtüşür ise hakikat olarak ifade edilir. Örneğin kar beyazdır yargısı doğruluk değeri taşır, dışarıdaki karın beyazlığı ile önermenin bilgisi örtüşürse ki örtüşür bu durum hakikat olarak ifade edilir.

Gerçeklik:  En genel anlamı içinde dış dünyada nesnel bir var oluşa sahip olan varlık. Varolanların tümü. Bilen insan zihninden bağımsız olarak var olan her şey.

Temellendirme: Sorulan bir soru ya da öne sürülen bir sav için dayanak, gerekçe, temel bulma işidir.

Bilgi Teorisinin Başlıca Problemleri:

1.       Bilginin imkanı problemi.

2.       Bilginin doğruluğu problemi.

3.       Bilginin kaynağı problemi.

4.       Bilginin sınırları problemi.

1. Bilginin İmkanı Problemi:

Bilginin imkanı ve kaynağı sorusuna verilen cevapları iki ana başlıkta toplamak mümkündür.

a. Septisizm(Şüphecilik): Doğru bilginin mümkün olmadığını yada elde edilen bilginin doğru olup olmadığından kuşku duyulması gerektiğini savunan yaklaşımlara verilen genel addır.

b. Dogmatizm: Doğru bilginin elde edilmesini mümkün gören bütün yaklaşımların genel adıdır.

Doğru Bilginin İmkansızlığını Savunanlar:

Sofistler: Sofistler her kesin üzerinde birleşebileceği bir bilginin olmayacağını savunurlar. Sofistler bilgi konusunda görelik kuşkucu ve yararcıdırlar. Sofistler şüpheci filozoflardır.Başlıca temsilcileri şunlardır:

Protogoras: Protogoras’a göre insan her şeyin ölçüsüdür.Bu her şey insana göre değişir demektir.

Not: Böyle kişiden kişiye değişen bilgilere göreli bilgi, bilginin kişiden kişiye değiştiğini savunan düşüncelere de görecelik denir (Rölativizm).

Gorgias:  Gorgias’a göre hiçbir şey yoktur, olsaydı da bilemezdik, bilseydik de başkalarına iletemezdik. Sözleriyle aşrı bir kuşkucu olduğunu göstermektedir.

Eski yunanda diğer bir aşırı kuşkucu grup Pyrrhon, Timon, Arkesilaos ve Karneades.

Pyrrhon ve Timon’un öğretisi üç noktada toplanır.

1.       Nesnelerin gerçek yapısı kavranamaz.

2.       Nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınmak olmalıdır.

3.       Ancak bu tutumla ruhsal dinginliğe (huzura) ulaşılır.

ŞÜPHECİLİK TÜRLERİ


a-       Tavır olarak şüphecilik: Felsefenin önemli niteliklerinden biri eleştirici olmasıdır. Felsefe tarihi içerisinde hemen hemen bütün filozoflar birbirlerinin görüşlerine eleştirel bir bakış  açısıyla yaklaşmışlardır.Bu anlamda felsefi bakımdan sağlıklı bir tavır olarak şüphecilik felsefede vardır.

b-       Bir yöntem olarak şüphecilik: Şüpheciliğin bir yöntem, belli bir doğrulara ulaşmak üzere bir araç olarak kullanılmasıdır. Yöntemsel kuşkuculuğun bilinen en iyi örneği Descartes’tir.

c-       Aşırı şüphecilik: Sofistlerde ve bunlara benzer filozoflarda  görülen hiçbir doğruluğun olmadığını savunan görüşlerin ifadesi olan şüpheciliktir.

felsefeye giriş ve bilgi türleri


FELSEFEYE GİRİŞ

 

GENEL ÖZELLİKLER

1.       Yunanca seviyorum ,peşinden koşuyorum anlamına gelen ‘’phileo’’ ve bilgi, bilgelik  anlamına gelen ‘’sophia ‘’sözcüklerinden türeyen felsefe terimi  bilginin ötesin de ‘’bilgeliğin (hikmet)‘’ sevgisi anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır.

2.       Felsefe insan merak ve hayretinden kaynaklanır.

3.        İnsanın sorduğu tüm sorulara zamanla özgür akla ve mantığa dayalı olarak cevap verme isteği  felsefenin dogmasın da önemli rol oynamıştır

4.       Felsefe tüm bilimlerden yararlanır ve evren insan üzerine izahlar yapar.

5.       Felsefe bizim önümüze her şeyle ilgili bir problem getirebilir.

6.       Felsefede önemli olan felsefi sonuçlardan çok bu sonuçlara varma biçimidir.

7.       Gerçek anlamda felsefe MÖ 6 yy bu günkü Batı Anadolu kıyıların da İyon ya da başlamıştır:

8.       Bu bölgenin ticaret merkezi olması nedeniyle kültürel iletişimim yoğun olması ve refah düzeyinin iyiliği felsefenin burada dogmasının en önemli nedenlerindendir.

BİLGİ TÜRLLERİ


a-) GÜNDELİK BİLGİ

1.       İnsanların gündelik yaşamın akışı içinde sıradan deneyimlerinin bir ürünüdür.

2.       Özneldir.(subjektiv)

3.       Sezgiseldir;başka deyişle kavrayış yoluyla öğrenilir.

4.       Kesin değildir.

5.       Sistemli ve tutarlı bilgiler değildir.

6.       Yöntemsizdir.

 b-) DİNİ BİLGİ

1.       Kutsala dayanır.

2.       İbadet biçimleri ve ahlak kurallarını içerir.

3.       İmanı öngörür.

4.       Eleştiri ve kuşku kabul etmez

5.       Dogmatiktir

NOT:

    Dogma: Din yada otoritelerce ileri sürülen bilgilerin kanıt aranmaksızın bilgi sayılması.

c-) SANAT BİLGİSİ

1.       Yaratıcı hayal gücüne dayanır.

2.       Özneldir.

3.       Sezgiseldir.

4.       Taklitten çok, kavrama ve yorumlamaya dayanır.

5.       Ürünleri somuttur.

6.       Güzeli amaçlar.

d-) TEKNİK BİLGİ

1.       Doğal nesneleri bilimin verilerinden yararlanarak kullanışlı araç gereçler haline dönüştürme işidir.

2.       İnsana yarar sağlamak ve insanın yaşamını kolaylaştırmak amacındadır.

3.       Teknik bilgi pratik yarar sağlar.

4.       Teknik bilgi ile doğa üzerinde egemenlik kurulması amaçlanır.

e-) BİLİMSEL BİLGİ

1.       Olgulara dayalıdır.

2.       Olgular arasındaki neden-sonuç ilişkisini araştırı.

3.       Bilimsel bilgi geneldir.

4.       Nesneldir.(objektif)

5.       Kesindir.

6.       Biriken ve ilerleyen bir bilgidir.

7.       Tekrarlana bilir.

8.       Evrenseldir.

9.       Seçici ve eleştiricidir.

10.    Akla dayalıdır.

11.    Öndeyi sağlar.(önceden tahmin.)

f-) FELSEFİ BİLGİ

1.       İnsan merak ve hayretinden kaynaklanır.

2.       Sistemli, genelleştirilmiş ve birleştirilmiş bilgilerdir.

3.       Özneldir.

4.       Sonuçları kesin değildir.

5.       Yaratıcı düşünmenin bir ürünüdür.

6.       Yığılan bir bilgidir.

7.       Varlığı bir bütün olarak araştırır.

8.        İnsanlığın ortak çabasının ürünü olması itibariyle evrensellik taşır.

9.       Sitemli ve tutarlı bilgilerdir.

10.    Akıl ve mantık ilkelerine uyar.

11.    Doğruyu bulmayı amaçlar.

12.    Hem kendine hem de başka bilimlere karşı eleştirici ve kuşkucu bir tavır takınır.

KARŞILAŞTIRMA


BİLİM VE FELSEFENİN  ORTAK YÖNLERİ


1.       Amaçları yönünden aralarında bir paralellik vardır.

2.       İnsan ve hayatı anlamak isterler.

3.       Her ikisi de akla ve mantığa dayanırlar.

4.       Evrendeki düzenin sebep ve konularına inerler.

5.       Her ikisi de doğru olma iddiasıyla hareket ederler.

FARKLARI


1.       Bilimler varlığın sadece kendilerini ilgilendiren yönüyle ilgilenirler. Felsefe tüm bilimlerden yararlanarak evrenin genel bir yorumunu yapar.

2.       Her bilimin kendine özgü konusu ve yöntemi vardır.

3.       Bilim nesnel felsefe özneldir.

4.       Bilim deney ve gözleme dayanır.Felsefenin temel araçları ise düşünme, sezgi ve hayal gücüdür.

5.       Bilim olanı felsefe olması gerekeni inceler.

6.       Bilimsel bilgi biriken ve ilerleyen bilgidir.Felsefi bilgi yalnızca biriken bilgidir.

15 Eylül 2013 Pazar

HANGİ İNSAN...
İnsan, öğrenen ve öğrendiklerini hayatında uygulayabilen vicdan sahibi bir varlık olarak diğer varlıklardan ayrılır. Aynı zamanda sosyal bir varlık olan insan diğer insanlar ile bir arada yaşayarak kendini şekillendiren değerlerini oluşturur. Kültür bu değerlerin sonucunda oluşan kadim geleneklerin yansıması olarak varlığını devam ettiren insani hasletlerden birisidir. Ancak yine de insan çoğu zaman kendisinin çokta ötesinde bir yaşam sürerken düşünce ve yaşamın güvenli kıyılarından uzaklaşmayı tercih edebilir. Bu noktada insanın kendini tanıması veya farkına varması beklenir ki bu insanın özüne ait bir metafordur. Hem Latin kaynaklı okumalarda karşımıza çıkan hem de kadim Türk-İslam Medeniyetinde de varlığını hala devam ettiren insanın kendisi ile hesaplaşma beklentisi, aslında ona olan inancın bir göstergesi gibidir. “nosce te ipsum”  yani “kendini bil” insanın özüne ait olması beklenilen bir bilgeliğe atıftır. İlk emri ve beklentisi “ikra” yani oku olarak tecelli eden İslam anlayışı insana yaradılışını hatırlatmakta ve ondan keskin bir geri dönüşü beklemekte ve bunu ona güçlü bir yaptırım ile hatırlatırken insanın yaradılışındaki hikmeti vurgulamaktadır. İnsanın kendini tanıması ancak bilgi ile olur ki bununda kaynağında diyalektik bir akıl yürütme, ders alma, ayaklarını yere sağlam basmakla mümkündür. Bilgi bir yoldur ve içerisinde hikmeti barındırır. Hikmet ise sır, yani transandantal, deneyimlerin çok ötesinde bir bilme eylemidir. İmam-ı Gazali’nin “kalp gözü” ile ulaşılabilecek bilgiler olarak anlamlandırdığı bir yolculuk. Yunus Emre “ilim ilim bilmektir” öğretisi bilme eyleminin önemi ile ilgili bizden olan bir başka malumun ilanıdır.

Modern toplum “kuşku çağı”nda yaşayan toplumdur. Kuşku çağı bir tragedyanın iz düşümüdür zihinlerimizde. Her şeyi reddeden modern bir alg yanılsaması. Geleneksel olanın ötekileştirilmesi. Öteki yani benden ve benim çağımdan olmayan. Gelenek kavramı iki anlamı beraberinde taşır aslında. İlahi bir geleneğe bağlanarak uhrevi kurtuluşa ermek, bir bilginin elden ele aktarılması, bir öğretiyi başkalarına iletmek, teslim olmak ya da ihanet etmek gibi iki zıt anlama gelmektedir. Modernleşme aslında bir nevi ikinci anlamı anlamamızı da kolaylaştırmaktadır. Yani “ihanet etme”. Kadim olanı reddederek onun yerine modern olanı ikame etme düşüncesi. Bu anlayış aslında geleneği yok etme düşüncesidir aynı zamanda. Asıl sorunlu alanda burasıdır. Bu çatışma kendi değerini mi üretecek yoksa bir bunalımı beraberinde mi getirecektir? Tüketim değerlerinin her gün kitlesel olarak kutsandığı bir asr da “insan gerçekten ziyan içendedir” mesajı anlamlıdır. İnsan bunu idrak edebiliyorsa yeniden kendine dönüşün kapısına gelecek ve af dileyecektir. İşte tamda postmodern bir anlayışa geri dönme sevdasının bir yansıması. Son onlu yıllarda çokça karşımıza çıkan söylemlerin özünde bu bilinçaltı semptomları vardır. Modern toplum yeniden bir “ihanet etme” algısı ile karşı karşıyadır. Bu defa ihanet modernizmedir. Batı toplumlarından başlayarak doğu toplumlarını sarmalayan bu postmodern dönüş çırpınışları insanın tüketecek bir azığı kalmadığını ifşa eder. Bir mühendis hesaplamasıyla inceden inceye yapılan hesaplamalar toplumu dizayn edememiş ve insanın maddenin çok ötesinde bir mana taşıdığını unutmuş olarak geriye çekilmiştir.

“Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” ilahi vurgusu geleneksel yaşam formlarında anlamını devam ettirirken postmodern bir okuma ile yeniden anlam kazanmalıdır ki modern insan, varlığını bildiği ancak tadamadığı hasletleri yaşayabilsin.  Kendini bilen bir insan, ilmi öğrenen ve yaşayan bir âdem belki modern dünyanın tükenmiş değerlerini yeniden inşa edebilir. O zaman insan kurtuluşun kapısından içeri onurunu kurtarmış bir şekilde yaradılışının farkına varacaktır. İçerisinde yaşadığı mağaranın tek gerçek olduğu retoriğine eleştirel bir bakış getirerek yüzünü mağaranın girişine çevirebilecektir. Eğer cesaretini toplayabilir yani alışkanlıklarından vazgeçebilirse dışarı çıkıp kendisine yüklenen “âleme nizam verme” misyonunu gerçekleştirebilecektir.

12 Eylül 2013 Perşembe

Yeni yönetmelik değişikliği

Yeni öğretim yılı

Ngfl ailesi yeni eğitim öğretim yılı hazırlıklarına devam etmekte. Bu yıl; geçen yıl kısmen araverdiğimiz ulusal ve yerel etkinliklere katılma ve bunu sürdürülebilir hale getirme konusunda daha etkili olmayı planlamaktayım. İnş. Bunda başarılı oluruz. Öğrenci arkadaşların çalışmalara gönüllülük esasına göre katılımını bekliyorum. Değişen yönetmeliklere göre performans süreci için blogda paylaşımlar yapılacaktır. İyi günler iyi çalışmalar.