30 Ekim 2013 Çarşamba

DOĞRU BİLGİNİN KAYNAĞI/İMKANI PROBLEMİ


Doğru Bilginin İmkanını Savunanlar:

 Sofistlerin ve septiklerin karşısında yer alan filozoflar genel geçer bir bilgiye ulaşmanın olanaklı olduğunu savunurlar. Ancak sıra genel geçer bilginin kaynağı ve ölçütünün ne olduğu sorusuna geldiğinde yine hareketli bir tartışma başlar.

1.       Rasyonalizm (Akılcılık): Bunlara göre genel geçer bilginin kaynağı ve ölçütü akıldır.

a-       İnsan bilinci düşünmemin temel ilkelerine doğuştan sahiptir. (Bilgilerin doğuştan geldiğini kabul ederler.)

b-       Duyu organlarımızın verdiği bilgiye güvenilmez. Çünkü bu bilgiler kişiye, koşullara ve duruma göre farklılık gösterir. Duyu bilgisinin karşısına “akıl bilgisini” koyarlar.

c-       Yöntem olarak tümdengelimi kullanırlar. Genel-geçer akıl bilgilerinden hareketle tekil konuların bilgileri türetilir.

d-       İdeal bilim olarak matematik ve mantığı görürler.

 Başlıca temsilcileri Sokrates, Platon, Aristotales, Descartes, Hegel.

2.       Empirizm (Deneycilik): Bunlara göre doğru bilginin kaynağı ve ölçütü deneydir. (Tecrübe ve yaşantı buna dahildir.)

a-       Akla dayalı bilgilere değil duyulara dayalı bilgilere güvenirler.

b-       Yöntem olarak tümevarımı öngörürler.

c-       İdeal bilim deney olanağının en çok olduğu fiziktir.

d-       Doğuştan bilgilerin olmadığını, bilginin sonradan kazanıldığını savunurlar.

Temsilcileri: J. Locke, D. Hume, Berkeley, Condillac.

J. Locke’ye göre insan zihni doğuştan boş bir levhadır. Duyu ve deney verileri bu levhayı doldurur. D. Hume’ye göre ise bilginin temelinde izlenimler vardır. İzlenimler ise duyu organlarıyla elde edilir.

Not: D. Hume’ un önemli özelliklerinden birisi nedensellik ilkesine getirdiği eleştiridir. Dış dünyada her hangi bir neden-sonuç bağı yoktur. Bu bağı insan kendi zihninde deneyimleriyle oluşturmaktadır.

 3- Kritisizm (Eleştiricilik):  Rasyonalizm ve Empirizmi eleştirip yeni bir sistem geliştiren 18. yy. alman filozofu Kant olmuştur. “Her türlü bilgi deneyle başlar, ancak deneyden çıkmaz.” Bunun içinde bilginin öğelerinin ortaya konması, özneden gelen öğelerle nesneden gelen öğelerin belirlenmesi gerekir. Kant’a göre bilginin bütün malzemesi duyulardan algılardan deneyden gelir. Ancak bu malzemenin bilgi haline gelebilmesi için belli bir işlemden geçmesi gerekir. Bilen özne (insan, akıl ile) bu malzemeyi alır, işler ve bilgi halinde ortaya koyar.

4- Pozitivizm (Olguculuk): Pozitivizmin en ünlü temsilcisi Aguste Comte’tur. Buna göre bilginin konusu olgudan ibarettir. Olgular ise gözlem, deney ve ölçüm alanına giren her şeydir. Comte’a göre duyuların sağladığı gerçekleri bilmek bunların doğru bilgisini edinmek mümkündür. Bu bilgi olayların özünü ve gerçek nedenlerini değil, olayların yasalarını bu yasaların bilgisini verir.

4- Entüsiyonizm (Sezgicilik):  Sezgiyi bilginin özelliklede felsefe bilgisinin temeli olarak gören görüşlere sezgicilik adı verilir. Sezgici görüşün temsilcileri, sezginin nesnesini doğrudan doğruya araçsız kavrayan bir bilme yetisi olduğunu düşünürler.

                Entüisyonizm’in temsilcilerinden H. Bergson’a göre hayat süreden ibarettir. Aralıksız bir oluştur, parçalanmayacak bir bütündür. Zeka bu hayatın bilgisini veremez. Süre olan hayatın bilgisini sezgiyle kavrayabiliriz demektedir.

                Gazali ise bu sezgi gücünü “kalp gözü” olarak ifade eder.

5- Pragmatizm ( Faydacılık ): Pragmatizm, hem bilginin alanı sınırları hem de ölçütü hakkında faydacı bir görüş içerir. Pragmatizmin önemli temsilcisi W. James bir önermenin doğru olduğunun biricik göstergesinin onun işe yaraması olduğunu söylemektedir. Ona göre teoriler, karşılaştığımız problemleri çözmek için kullandığımız araçlardır. Teorilerimizin doğru olup olmadığını pratikte işe yarayıp yaramaması belirler. Yani bilginin ölçütü faydasıdır. Diğer önemli temsilcisi J. Dewey doğruyu karşılaştığımız problemleri çözmemizde bir araç olarak tanımlar.

6- Fenomonoloji (Görüngü bilim):   Fenomonolojinin kurucusu olan E. Husserl’e göre duyusal, deneysel olarak verilmiş olan her tek nesnenin bir özü bulunduğunu, bu özün ise yalnızca bilinçle, bir çeşit görüyle kavranabileceğini ileri sürer. Fenomonolojinin temel ilkesi bu özlere gitmek, bu özlerin bilgisini elde edebilmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder